Fütürist EQ House, Yapay Zeka ve BIM ile Dış Dünyayı İçeri Taşıyor
Merkezi Japonya’nın Osaka kentinde bulunan küresel bir mimarlık ve tasarım şirketi olan Takenaka Corporation’ın ileri tasarım ekibinin başında bulunan Ikuya Hanaoka, “Modern mimarlık, otomotiv sektöründen bolca ilham alıyor,” diyor. “20. yüzyılın başlarında montaj hattı ortaya çıktığından bu yana tasarım, bir bütün olarak sonuçları geniş bir etki alanına yayılan bir devrim sürecinden geçti.”
Takenaka’nın Mercedes-Benz Japonya’yla iş birliği kurarak, EQ House isminde bir konut prototipi geliştirmesinde ve inşa etmesinde şaşılacak bir şey yok. Tokyo’nun Roppongi semtinde bulunan yapı, insanları, mimariyi, devingenliği ve yaşam alanlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. İnternete bağlı olan kişiselleştirilebilir binanın tamamında, sensör teknolojisi kullanılmış.
Kendi konseptini ispatlayan, geleceğe yönelik bu mimari proje, Mercedes-Benz’in EQ elektrikli otomobil serisiyle, Daimler’ın CASE adlı Sezgisel Devingenlik platformunun çeşitli özelliklerini birleştiriyor. Kullanılan metodoloji, yüz yıldan uzun bir süre önce montaj hattının geliştirilmesiyle ortaya çıkmış olsa da; EQ House projesini aslında mümkün kılan, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve yapay zeka (AI) teknolojilerindeki kayda değer gelişmeler olmuştur; çünkü bu iki teknoloji, devingenlikle konut arasındaki ilişkileri yeniden tanımlamıştır. Bir elektrikli araba, bilgi paylaşımı yoluyla ve konut sakinlerinin akıllı cihazları üzerinden, büyük bir ekosistemin parçası olabiliyor.
Hanaoka, “Devingenlik yaşam alanlarına girdiğinde, dışarısı ve içerisi arasındaki ilişki değişir,” diyor. “Dış dünya, geleneksel mimari çerçeveleri aşan çok katmanlı yaşam alanları yaratarak, kapalı alanların içine dahil olabilir.” Bu yeni mimari, gelişmiş BT tabanlı çevresel kontrolleri ve yaşam alanlarını optimize etmek üzere kişisel alışkanlıkları öğrenebilen arayüzlere ihtiyaç duyar. Hanaoka, “İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılayan ortamlar talep ettikçe, mimari giderek daha fazla kişiselleştirilmiş bir hale gelecek,” diyor.
Şu anda bir sergi olarak görücüye çıksa da; EQ House, ikamet etmeye son derece elverişli ve estetik açıdan göz zevkine uygun bir mekan. Yapı panellerle kaplanmış; tekli paneller, inşaat verimliliği göz önünde bulundurularak lazerle kesilmiş. Panellerdeki kesikler, yapay aydınlatmayı dağıtırken, optimum miktarda güneş ışığının içeri girmesine izin verecek şekilde tasarlanmış. Yaklaşık 1.200 kesik, 1.000’den fazla eşsiz desen bulunduruyor. Bu da bir ormandaki ağaçların arasından süzülen güneş ışığına benzer bir ışık efekti yaratıyor.
EQ House’un içinde, devingenlik ve yaşam alanları bir çeşit tünelde kesişiyor. Binanın merkezinde bulunan cam panel arayüzünde, binanın ve aracın durumuna dair bilgiler görüntüleniyor. Bilgiler, odalarda bulunan insanları tespit eden, ortam sıcaklığını takip eden ve diğer bilgileri ileten sensörlerden geliyor. Ayrıca, ev sahibinin akıllı saati gibi evde bulunan diğer akıllı cihazlardan veriler alınıyor. Sensörlerden gelen veriler, Takenaka tarafından geliştirilen Bina İletişim Sistemi’nde toplanıyor ve bulut üzerinde depolanıyor.
EQ House’un mutfağında paneller parlaklık, ışık seviyesi ve üretim maliyeti için optimum değerleri seçen bir genetik algoritma ile tasarlanmış. Planlamanın ve inşaatın birçok aşamasında sayısal tasarım kullanılmış. Tasarım aşamasında ışıktan faydalanmayı, ısı dağılımını ve verimliliği dengelemek için konfor, çevre duyarlılığı ve maliyet gibi çeşitli değişkenler hesaba katılarak, çok değişkenli optimizasyondan faydalanılmış. Daha sonra genetik algoritma kullanılarak, önerilen en iyi tasarımlardan çeşitlemeler üretilmiş.
Asıl yapıda, destekleyici yassı çelik çubuklar, alüminyum panellerin arasına yerleştirilerek gizlenmiş. Bu durum, bağlantı parçası sayısını azaltan ve bunları montajı zor yerlere yerleştirmekten kaçınan ideal bir düzenleme hesaplanarak elde edilmiş.
Evin dört bir yanına yerleştirilen sensörler, bilgi altyapısını yapısal alanla bir araya getirerek, büyük miktarda bilgi sağlıyor. Bir hava durumu istasyonu, rüzgar yönünü ve hızını, yağış miktarını, atmosfer basıncını ve güneş ışığını ölçüyor. Veriler çok çeşitli kaynaklardan toplanıyor. Bu kaynakları şöyle sıralayabiliriz: yüzey sıcaklıklarını, karbondioksit seviyelerini ve insanların varlığını tespit eden çok işlevli sensörler, akıllı saatler ve akıllı telefonlar, elektrik sayaçları, manyetik kapı sensörleri, parlaklığı ölçen ve görüntüleri analiz eden kameralar, sesleri tanıyan mikrofonlar, batarya ve güneş enerjisi şarj ve deşarj durumu ölçümleri ve iklimlendirme kontrol sistemleri.
Toplanan veriler, yapay zeka tarafından inceleniyor ve ardından Bina İletişim Sistemi üzerinden evi kontrol etmek üzere gönderilerek, süreç sürekli bir geri bildirim döngüsünde tekrarlanıyor. Işık seviyesini değiştirmek için, cam duvarlar elektronik olarak kontrol edilebiliyor. Örneğin, aydınlık ve güneşli bir günde ışık geçirmez hale gelebilirken, cam kenarına bir kişinin yaklaşması halinde şeffaf olacak şekilde de ayarlanabiliyor. Yatak odası duvarlarında, odanın parlaklığını ihtiyaçlara veya günün saatine göre ayarlayabilen karartma filmleri bulunuyor.
Hanaoka, “Bina, sakinleriyle iletişim kurar, onların neyi beğenip neyi beğenmediğini öğrenir,” diyor. “Bu, içindeki insanlarla birlikte yaşayan, nefes alan bir yapı. Bu yeni bina tipine “archiphilia” adını yakıştırdık; yani, cansız bir binanın hayat bulması anlamında. Ev, insanların seslerine ve hareketlerine tepki veriyor, insanların araçlarını, rahatlıklarını ve enerji kullanımlarını takip ediyor ve diğer cihazlarla bilgi paylaşıyor.”
EQ House’un tasarım ve yapım süreci boyunca, BIM (Yapı Bilgi Modellemesi) verileri kullanılıyor. Autodesk Revit üzerinde oluşturulan BIM verileri, zaman, işçilik ve malzeme maliyeti gereksinimleri gibi proje yönetimi bilgilerini 3B modellere ekliyor; panellerin ve diğer ev bileşenlerinin hangi sırayla yerleştirileceğini farklı renklerle belirterek gösteriyor. Tasarım aşamasındaki veriler, alüminyum panelleri lazerle kesmek için de kullanılıyor. Her panelde, akıllı telefon vasıtasıyla yönetilebilen benzersiz bir kare kod tanımlayıcısı bulunuyor. Panelleri bina çerçevesine bağlama işlemi, karma gerçeklik (MR) kullanılarak destekleniyor: Microsoft HoloLens cihazı giyen bir işçi, her bir panel üzerindeki kare kodu tarayarak, parçanın nereye ve nasıl yerleştirileceğini görebiliyor. Üzerlerindeki kare kodlar tarandıktan sonra parçalar, işin ilerleyişini yönetmek üzere kaydedilip, zaman damgasıyla işaretleniyor.
BIM verileri bina uygulama ve denetleme işlerinde hayati bir rol oynamış. Autodesk BIM 360 Docs kullanılarak, çizimlerin, belgelerin ve modellerin dağıtımı, yönetimi, incelenmesi ve onayı etkin bir şekilde yürütülebilmiş. Takenaka Corporation, ön kontroller için BIM verilerini paylaşıyor. Veriler, EQ House inşa edilirken, aynı zamanda inşaat sürecinin ortasında ve inşaatın son kontrollerinde kullanılmış. Revit’te oluşturulan veriler, 3B modelleri görüntülemek üzere HoloLens ekranını tablet cihazla birleştiren bir MR sistemine yüklenmiş. Böylece işçiler, denetimler için gerçek inşaat alanına yerleştirilmiş tasarım verilerini görüntüleyebilmiş.
Nihai denetim aşamasında duman dedektörü gibi yasal gerekliliği olan armatürler ve zemin altına yerleştirilen ekipman, yerinde görüntüleme yapmak üzere MR katmanı olarak görüntülenmiş. “Her dedektörün mekan içerisindeki etki alanını görebildiğimiz için bu, gerçekten faydalı oldu,” diyor Hanaoka. “Zemin altı havalandırma kanalları gibi normalde erişilemeyen alanları görselleştirme imkanımız olduğu için, çalışmalarımızı sorunsuz bir şekilde ilerletebildik.” Sonuçlar, bu alanda yetkili bir denetim-doğrulama kurumu olan Japonya Yapı Merkezi (BCJ) ile paylaşılmış.
Hanaoka, “Gelen her ziyaretçiyle birlikte, EQ House öğrenmeye ve büyümeye devam ediyor,” diyor. “Böylece, EQ House’ta devingenlik ve konut arasındaki ilişki gittikçe gelişmeye devam edecek. Yakın zamanda, devingenlik ve ev hayatının sorunsuz bir şekilde entegre olarak, dış dünyayı evinizin bir uzantısı haline getireceğini, yeni deneyimler ve yeni bir yaşam biçimi yaratacağını düşünüyorum.”