İnşaat Sektörünün Normalleşme Sürecinde Çıkarması Gereken 5 Ders
Her ne kadar küresel ölçekte yaşanan pandeminin daha önce benzeri görülmemiş şartları hâkim kıldığı söylense de, bu, iş dünyasının yakın tarihimizde aldığı telafisi imkânsız gibi görünen ilk darbe değil aslında.
İnşaat sektörü, dünyayı özellikle 2008 yılında vuran ekonomik kriz sırasında, bugünkü koronavirüs sonrası toparlanma sürecinden çok da farklı olmayan kimi kararlar almak durumunda kalmıştı. Günümüzde alınacak kararların sonuçları da, pandemi sonrası dönemde hangi inşaat şirketlerinin hayatta kalacağını ve hangilerinin büyük gelişim kaydedeceğini belirleyecek. Tabii bu sonuçlar diğer sektörlerdeki yöneticilerin de çıkarabileceği birtakım dersler barındırıyor. O halde, gelin şimdi, inşaat sektörünün hem geçmişteki krize bakarak hem de günümüzdeki normalleşme sürecini değerlendirerek yaşananlardan çıkarması gereken beş derse birlikte bakalım.
1. Geçmişten Ders Çıkarın
2008 Krizi olarak da andığımız, aslında 2006’da başlayıp 2011’de sona eren o büyük durgunluk dönemi, inşaat sektörünün haritasını değiştiren ciddi sarsıntılara ve değişimlere yol açmıştı. Bu süreçte birçok şirket de kepenk kapatmıştı.
Bazı işletmeler değişime direndi, ama zor da olsa hayatta kalmayı başardı. Ancak bazı firmalar bu sıkıntılı dönemi hem çalışanlarına hem de asli faaliyet alanlarına yatırım yapmak doğrultusunda önemli bir fırsat olarak değerlendirdi. Yeni teknolojilere ve yenilikçi iş süreçlerine yatırım yaparak kaynaklarını, kadrolarının eğitim almaları ve yeni beceriler edinmeleri yolunda kullanmaktan çekinmedi.
Ardından 2010 yılında, Apple iPad’in pazardaki yerini alışına tanık olduk. Ofislerle şantiyeler arasındaki işbirliğinin gelişimini mümkün kılan yeni uygulamalarla donatılmış bir üründü bu. Onun sayesinde inşaat sektöründe yeni teknolojileri keşfetmeye yönelik bir ilgi patlaması yaşandı. Evet belki bir ekonomik krizin içinden geçilmişti ama yenilikçi şirketler bu dönemde benimsedikleri teknolojilerin katkısıyla hızlı bir dönüşüm gerçekleştirebildiler. Ve nihayetinde büyük işler başardılar.
Örneğin BIM (Yapı Bilgi Modellemesi), 2008 Krizi’nin başlarında henüz emekleme dönemindeydi. BIM uygulamaları mimarlık, mühendislik ve inşaat sektörlerinde 2007 yılında % 28’lik bir kabul görüyordu. Dodge Data and Analytics şirketince yayımlanan 2012 tarihli Akıllı Pazar Raporu’na bakılırsa, söz konusu rakam 2012 ye geldiğimizde % 70’e yükselmişti. Bu firmanın o dönemki Sektörel Öngörülerden Sorumlu Kıdemli Müdürü Stephen Jones’un söyledikleri yaşananların bir özeti niteliğinde: “Durgunluk sırasında harcamaları artırmak, bizlerin sezgilerine aykırı gibi görünse de; araştırmalar, sektörün BIM teknolojilerini ve süreçlerini benimseyerek daha etkin ve verimli bir geleceğe yatırım yaptığını gösteriyor.”
BIM’i uygulamaya alan ve sahayla işbirliği içinde çalışmayı mümkün kılan araçları öğrenmeye ve iş süreçlerinde tatbik etmeye zaman ayıran firmalar, ekonomi toparlanmaya başladığında ilk işleri kapan firmalar oldu. Zira müşteri konumundaki işletmeler, risklerini daha iyi yönetmek ve daha öngörülebilir sonuçlar elde etmek amacıyla daha akıllı ve daha yenilikçi yaklaşımlar geliştirme arayışına girmişlerdi. Harvard Business Review dergisinde yayımlanan ve 3.500 şirketin yer aldığı yakın tarihli bir çalışma, dijital araçların benimsenmesi gibi taktikler de dahil olmak üzere, kriz ile mücadelede geniş kapsamlı önlemler alan şirketlerin bu durgunluk dönemi sırasında ve sonrasında gelirlerini dört kat arttırdığını ortaya koyuyordu.
2008 yılında o dönüşüm fırsatını iyi kullanamayan firmalar, şimdi muhtemelen daha yüksek bir bedel ödüyor. Birçoğunun bu son darbeden hayatlarını idame ettirerek çıkabilmeleri de pek mümkün görünmüyor.
2. Dikey Pazarlara Yönelmeyi Düşünün
Büyük kriz dönemlerinde büyüme fırsatlarından, hayatlarını idame ettirmeye çalışmakla yetinmek yerine, büyük işler başarmayı seçen şirketler yararlanır genellikle. Pandemi koşullarında da böyle olacak ve bizler kısa bir süre sonra, inşaat sektöründe ve -daha genel konuşursak- diğer sektörlerde bazı firmaların diğerlerini yuttuğuna tanıklık edeceğiz. Birleşmeler ve satın almalar artacak. 2008 Krizi’nde yaşanan buydu. Koronavirüs krizi sonrasında da bunlar yaşanacak. Neden böyle olacak peki? Çünkü dikey entegrasyon daha fazla piyasa kontrolü ve daha iyi kâr marjları anlamına gelir de ondan.
Bazı geleneksel inşaat projeleri yönetimi ve genel müteahhitlik firmaları birleşme yoluna gidecekler ve/veya mimarlık, mühendislik, imalat ve hatta ticari kalkınma gibi faaliyet alanlarına yeni katmanlar ekleyecekler. Daha dikey pazarlara yönelen ve oralarda bir entegrasyon fırsatı yakalayan iş modellerine doğru bu geçişin arkasında elbette ki bir mantık yatıyor. Bu sayede tedarik zincirini, proje planlama sürecini ve sonuçlarını, daha yüksek getiri sağlayacak şekilde denetim altına alabiliyorsunuz. Ayrıca, dikey doğrultuda bir entegrasyon sağladığınızda daha da yüksek kâr marjlarına ulaşmanız mümkün olabiliyor.
Bu gerçekten hareketle, bazı firmalar geleneksel birleşme ve satın almalara yönelmek yerine, yeni veya geleneksel olmayan oyuncularla ortaklıklara girişmeyi düşünebilir. Yapay zekâlı bir ofis asistanı geliştirmek için Google ile JLL’in kurduğu ortaklık, Fluor’un IBM Watson ile işbirliği ve İngiltere’de modüler ev inşası faaliyetlerini büyütmek üzere Skanska ile IKEA’nın ortak çalışma yönünde aldıkları karar geçtiğimiz yıl bu doğrultuda tanık olduğumuz kimi örneklerdi. Söz konusu örnekler, firmaların hizmet yelpazelerini genişletme veya dönüştürme yoluyla nasıl güçlenebileceklerini gösteriyor.
3. Yenilikçiliğe ve Yaratıcılığa Alan Açın
Aslına bakılırsa, salgın halihazırda farklı sektörlerde faaliyet gösteren kimi firmaların teknoloji ve veri kullanma şekilleri üzerine kafa yorarak bu konularda yenilikçi bir yapıya bürünmelerini sağlayan teknolojileri devreye almaları sürecini hızlandırdı. Örneğin, çalışma ortamlarının 2020 yılı Şubat ayı ortalarından itibaren ofislerden evlere doğru kaymasıyla birlikte, Autodesk BIM 360 Design yazılımında yeni projeler oluşturma oranı küresel ölçekte yaklaşık % 350 arttı. Öte yandan, bazı inşaat projeleri uzun bir dönem boyunca duraklatıldığından, çok sayıda araç ve teknoloji, hemen hemen bütün sektörlerde yeni ve beklenmedik şekillerde kullanılır oldu.
“İnşaat profesyonelleri, doğaları gereği problem çözücülerdir. Bu nedenle yöneticiler, bu yenilikçiliğe ve yaratıcılığa başarısızlığa düşme korkusu olmadan gelişebilmeleri için daha fazla alan açmalılar.”
Örneğin, 360 derecelik kameralar ve görüntülü gezintiler yoluyla yapılan sanal denetimler, projelerin zamanında yürütülmesine büyük katkı yaptı. Saha izleme kameraları, insansız hava araçları ve hatta Boston Dynamics’in robot köpeği SPOT, fiziksel olarak sahada olmayan ekip üyelerini bile projelerden haberdar etmeye çok ciddi katkıda bulundu. Zoom uygulaması üzerinden yapılan video konferansları ile BIM 360 arasında sağlanan entegrasyon, toplantı notu tutma sürecini ve ekiplerin organize olmasını kolaylaştırdı. İnternet üzerinden gerçekleştirilen sunumlar, önceden kaydedilmiş videoların kullanımı ve 4B animasyonlar bir araya getirilerek, kimi resmi törenlerin sosyal mesafeden ödün verilmeksizin sanal olarak gerçekleştirilebilmesine olanak sağladı. İnşaattaki her kilometre taşı dijital iş akışı ile dönülemeyecek olsa da, yaşanan pandemi sektördeki yaygın geleneksel uygulamalarının birçoğunun miadının dolmakta olduğunu da gösterdi.
Devrim niteliğindeki bu tip gelişmeleri artık her alandan bekleyebiliriz. İnşaat profesyonelleri, doğaları gereği problem çözücülerdir. Bu nedenle yöneticiler, bu yenilikçiliğe ve yaratıcılığa başarısızlığa düşme korkusu olmadan gelişebilmeleri için daha fazla alan açmalılar. Yaratıcılığa alan açarak, belirli iş akışlarını ve zorluklar karşısında alacağınız kararları, daha önce hiç düşünmediğiniz şekillerde yeniden ele alabilirsiniz.
4. Bazı Geçici Değişiklikleri Kalıcı Hale Getirin
Gelinen noktada şirketler, pandeminin ardından şantiye sahalarına ve ofislere ne zaman geri dönüleceğini düşünürken, çalışanlar ise geliştirdikleri evden iş yapma modellerinin bazılarını bu şekilde sürdürüp sürdüremeyeceklerini merak etmeye başladılar. Şahsen buna verilecek cevabın, kesin bir şekilde “evet” olduğunu düşünüyorum.
İnşaat şirketleri, on yıllardır bir yandan verimlilik mücadelesi verirken bir yandan da güçlü ve çeşitlilik arz eden işgücünü kendi bünyelerine çekmek ve elde tutabilmek konusunda çaba sarf etmekte. Bunun çok sayıda nedeni varsa da, bizzat inşaat sektöründeki iş yapma tarzı en önemli nedenlerden biri. Bir kere çalışma ekipleri, sıkışık teslim tarihlerine sadık kalarak iş yetiştirmek mecburiyetinde oldukları için, çok stresli koşullar altında uzun saatler çalışmak durumundalar. Sektördeki çalışma kültürü başka zorluklar da barındırıyor. Kariyer yapma olanakları sınırlı, işletmelerde yenilikleri benimseme konusunda direnç var. Esnek çalışma anlayışı zayıf. Bu sebeplerden ötürü işletmeler, kadınlar ve farklı etnik kökenlere mensup insanlar başta olmak üzere inşaat sektöründeki yeni nesil profesyonelleri kendilerine çekme, ellerinde tutma ve onlara işletme bünyesinde anlamlı bir gelecek perspektifi sunmada zorlanıyor.
Gelgelelim Kovid-19, artan esnekliğin, verimlilikte bir düşüş anlamına gelmediğini net bir biçimde gösterdi. Esnek çalışma koşullarını artırdığınızda, insanların daha mutlu olmasını sağlamakla kalmıyor, beraberinde yeni çalışma biçimlerinin önünü de açıyorsunuz. İnsanlar sorunların hızla üstesinden gelmek için teknolojiden yararlandıkça ve bunun karşılığını gerçek zamanlı olarak aldıklarını gördükçe, çalışma ekipleri arasında oluşturulan işbirliği daha kolay güçlendirilebiliyor. Bunun “insan faktörü” gibi ek bir faydası daha var. Teknolojiyi, yenilikçiliği ve esnekliği, şirket kültürünüzün ayrılmaz bir parçası haline getirmeniz durumunda, daha güçlü, ilginç ve çok daha fazla çeşitlilik arz eden bir işgücünü kendi bünyenize çekip elde tutmanız mümkün hale geliyor.
5. Büyüme Sırasında Yaşanabilecek Sıkıntıları Kabullenin
İnşaat sektörünün riskten kaçınmak konusunda kötü bir şöhreti vardır. Sektörün, teknolojiye veya yeniliğe yatırım yaparak var olan durumu değiştirmek konusunda yeterli şevke sahip olmadığı söylenir. Projeler bir yıl veya daha uzun süreler ucu ucuna kâr getirecek biçimde yürütülür. Bu da yeni şeyler denemek konusundaki isteksizliğe katkıda bulunan bir faktördür. Böyle olunca da, bir projeyi olabildiğince hızlı bir şekilde ve mümkün olduğunca az kayıpla tamamlamak asli hedef haline gelir.
Bir lider olarak, bunları değiştirme yönünde ısrarlı olmazsanız ve gerekli kültürel değişimleri gerçekleştirme yoluna gitmezseniz, fırsatları tepmiş olursunuz. İnşaat sektörünün liderleri uzunca bir süredir teknolojik yenilikleri benimsemenin önemini, teknolojik araçların uygulamaya alınmasını ve yapılandırılmış verilerin paylaşımı gibi hususları tartışmakta. Sektörün yakından tanıdığı isimlerden, ünlü İngiliz inşaat mühendisi Andrew Wolstenholme, 2009 tarihli UK Constructing Excellence (Birleşik Krallık İnşaatta Mükemmellik) raporunda, “iyi bir krizi asla ziyan etmeyin” ifadesini kullanıyordu. On bir yıl önce yayımlanan bu rapor, inşaat sektöründe güvenlik, kalite, iletişim, maliyet, program ve üretkenliğin geliştirilmesi için iş modellerinde büyük değişimlere gidilmesi gerektiğinin altını çizen bir öz taşıyor.
Bunlar yeni kavramlar değil elbette. Ancak şimdi bunları yeniden düşünmenin tam zamanı. Kovid-19 bu kavramların hayata geçirilmesinin ne kadar önemli olduğu konusunda hepimize ziyan etmememiz gereken bir ışık tutuyor. Bu, dünya pandemiyi arkasında bırakmaya çalışırken büyük işler başarmak için gerekli değil sadece. Ufukta bir gün -ne türden olursa olsun- yeni bir büyük kriz görülmesi durumunda, başarılı bir şekilde ilerleyip onun da üstesinden gelmek için çok ama çok önemli.