Akıllı Motosiklet Ambulansı Tanzanya’da Can Kurtarıyor
Sağlık hizmetlerine erişim imkânından yoksun insan sayısı dünya genelinde bir milyara ulaşıyor. En savunmasız gruplardan biriyse hamile kadınlar.
Tanzanya’da gebelik ve doğum sırasındaki komplikasyonlara bağlı olarak her yıl yaklaşık 5.000 kadın hayatını kaybediyor. Bu kadınların çoğu, yolu dahi olmayan, sağlık hizmetlerinin epey uzağındaki “kuş uçmaz kervan geçmez” tabir edilen ücra bölgelerde yaşıyor. Neyse ki, tasarım anlayışının merkezine yöre insanını yerleştiren ve bunu çevik teknoloji yöntemlerinin yanı sıra yaratıcı mühendislik pratiği ile de birleştirebilen bir kuruluş bu olumsuz koşullara aldırış etmeksizin o bölgelerde “cankurtaran” görevi görüyor.
The Okoa Project (Okoa Projesi) isimli kuruluşun genel müdürü Emily Young, “Biz, yenilikçi teknolojilerden yararlanarak sağlık hizmetlerine erişimi artırmaya odaklanmış, kâr amacı gütmeyen bir kuruluşuz,” diyor. Aslında kuruluşun nüvesi, Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğrencilerinin dünyanın farklı köşelerindeki insanların hayatlarında değişim sağlamayı hedefleyen çözümler tasarladığı MIT D-Lab bünyesinde atılmış. Kurucularından Deborah McCracken, bir dönem Tanzanya’nın Mbeya şehrine bağlı Mbarali bölgesindeki 40’ın üzerinde yörede hizmet veren bir kuruluş olan Çocuklar için Zeytin Dalı’nın (The Olive Branch for Children – TOBFC) yöneticiliğini yürütüyormuş. Kırsal kesimde yaşayan insanların sağlık hizmetlerine erişimini sağlayacak bir vasıta arayışı içinde olan McCracken’ın yolu 2016 yılında D-Lab ile kesişmiş.
Kadınların Liderlik Ettiği Organizasyon
O tarihte Young daha MIT’nin Makine Mühendisliği bölümünde öğrenciymiş. Her şey, genç kadının kendisi gibi MIT’de makine mühendisliği okuyan Sade Nabahe ve bilgisayar bilimleri öğrencisi Eva Boal ile birlikte D-Lab çatısı altında bir proje ödevine girişmesiyle başlamış. Proje, bir motosikletin arkasına takılarak bir “cankurtaran” gibi insanları ihtiyaç duydukları tedavi merkezine eriştiren acil sağlık aracı römorku tasarlamayı temel alıyormuş. Ekip başlangıçta bir okul ödevi olarak giriştikleri bu “motosikletli ambulans” geliştirme çalışmasını, McCracken ile birlikte Mbeya’da hayata geçirme kararı alınca, kısa bir süre sonra ortaya kâr amacı gütmeyen tam zamanlı bir proje çıkmış. Svahili dilinde “hayat kurtarmak” anlamına gelen okoa kelimesinden yola çıkan dört kadın, çalışmalarına Okoa Projesi adını vermiş. Tasarımlarında kadınları hedefleyen unsurlara, diğer kuruluşlara veya ürünlere kıyasla daha fazla odaklanabildiklerini belirten Young, temel faaliyet alanlarını şöyle özetliyor: “En temel odak noktalarımızdan biri, anne sağlığı ve hamile kadınların hastaneye taşınması.” Ona göre, bunun nedeni organizasyona kadınların liderlik ediyor olması.
Olumsuz yol şartlarının hâkim olduğu ücra bölgelerde yaşayan Tanzanyalı kadınlar, hamilelik dönemlerinde genel olarak ya çok az sağlık hizmeti alıyor ya da hiç alamıyorlar. Oysa, tansiyonda ölümcül bir artışa sebep olabilen gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) gibi, aslında tedavisi mümkün gebelik komplikasyonlarının basit bir tıbbi destek ile saptanmaları mümkün. Ancak söz konusu bölgelerde, hamile kadınlara doğum sürecinde destek olabilecek vasıflı bir yardımcı bulunma ihtimali yüzde 50’nin altında. Vasıflı birine erişme şansları olsa, doğumda herhangi bir sorun çıksa bile, hamile kadınların hayatta kalma şansı büyük ölçüde artmış olacak
İşte Doğu Afrika genelinde temel ulaşım aracı konumunda bulunan motosikletlerin burada devreye girmesi mümkün. Gelgelelim boda boda adı verilen motosiklet taksilerden tutmak hem pahalı hem de konforsuz. Ayrıca, hamile bir kadının kötü yol koşullarında saatlerce bir motosikletin arkasında yolculuk etmesi oldukça tehlikeli. Mevcut ulaşım altyapısını ve barındırdığı riskleri dikkate alan proje ekibi, sonunda “bir motosikleti cankurtarana dönüştüren” genel amaçlı bir römork tasarlama yoluna gitmiş.
Okoa Projesi mensupları motosikletli ambulansın tasarım sürecinde, merkezine yöre insanını alan bir yaklaşım benimsemiş. Young, “Yörede yaşayanları tasarım sürecinin her safhasına dahil etmeyi arzuladık,” diyor. Bu amaçla projenin başlangıcında Mbeya’ya giden ekip, orada anneler, kocalar, ebeler, köy muhtarları, sağlık çalışanları ve motosiklet sürücüleriyle odak grupları oluşturarak görüşmeler yapmış. Bu şekilde, başta hamile kadınlar olmak üzere, insanların en güvenli ve en konforlu şekilde sağlık merkezlerine ulaşımlarının nasıl sağlanabileceğine dair farklı bakış açıları kayıt altına alınmış. Young, bu süreci “Tasarımımız için bilgi toplamak üzere, 500’ün üzerinde görüşme gerçekleştirdik,” şeklinde özetliyor.
Yöre Halkının Geri Bildirimleri Esas Alınıyor
Young, hazırladıkları ilk prototiplerden birini inceleyip kullanmaları amacıyla yöre halkının dikkatine dahi sunmuş. İnsanlarla tasarıma dair gerçekleştirdikleri görüşmelerin sonunda Okoa ekibi, prototipte bazı önemli değişikliklere gitmeleri gerektiğini fark etmiş. Young görüşmelerde öne çıkan önerilerin, daha ziyade, hastaneye götürülecek kişilerin mahremiyetlerini koruyacak ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak doğrultuda değişiklikleri temel aldığını belirtiyor. Üstü kapalı bir ambulans tasarlanması, dahili acil doğum kiti bulundurulması ve gerektiğinde hastaya bir yakınının refakat edebilmesi için ek bir koltuk ilave edilmesi, arzulanan değişiklikler arasında. Bugüne kadar yöre halkının geri bildirimlerini esas alarak altı prototip geliştiren ekip, her güncellemede, tasarımda güvenlik ve konfora yönelik iyileştirmeler gerçekleştiriyor.
Genç ekip, Okoa Projesi’ni Boston’daki Autodesk Teknoloji Merkezi’nde açılan ihtisas programlarından birine dahil ederek orijinal tasarımları ve imalat sürecini biraz daha geliştirmiş. Bugün projenin imalat operasyonu, Mbeya’daki bir inovasyon merkezi olan Kubuni Centre and Collaborative’de yürütülüyor. Young, “Ambulanslarımızı ülke içinde üretmek amacıyla yerel teknisyenlere eğitimler veriyoruz,” diyor.
Yinelemeli (iteratif) tasarım, Okoa’da çalışan mühendislerle, kimileri erken yaşlarda okulu bırakıp çırak olarak çalışmaya başlayan gençlerin de aralarında olduğu Tanzanyalı teknisyenler arasında karşılıklı iş birliği ve fikir alışverişine dayalı bir süreç olarak ilerlemiş. “Kültürler arası bilgi paylaşımının yanı sıra, öğretim ve beceri geliştirmeye de varımızla yoğumuzla odaklandık,” diyor Young. “Bize, elimizin altındaki motosiklet parçalarından ne şekilde yararlanabileceğimizi ve bazı şeyleri herhangi bir motosikletin arkasına nasıl eklenir hale getirebileceğimizi gösterdiler.”
Okoa ambulansının üretimi, kültürler arası tasarım odaklı düşünme bağlamında da öğretici bir süreç olmuş. Teknisyenler bir şeyi imalat sürecinde tasarlamayı tercih ederken, Young işe baştan bir çizimle koyulma yanlısı. Young, “Ben görsel iletişimciyim ve bir şeyler çizmeyi, özellikle de CAD ve mühendislik çizimlerini severim,” diyor.
Üretken Tasarımın Olanaklarını Keşfetmek
Farklı yaklaşımlar barındırmasına rağmen bu iki yöntem Young’ın taşınabilir tasarım programı sayesinde birbirlerini tamamlayan bir nitelik arz edebiliyor. Young, “Ürün geliştirmede tasarımı diğer süreçlerle koordineli bir şekilde götürmek için Fusion 360‘dan yararlanıyoruz,” diyor. “Daha hafif bir CAD ürünü olduğu için seyahatlerimizde de kullanabiliyoruz.” Çalışmalarının teknolojik temelindeki bu çevik yaklaşım, 2020 yılında, Okoa Projesi’nin üretken-tasarımın olanaklarını keşfetmesini sağladığı gibi, ekip çalışmasıyla üretilen fikirlerin bir inovasyona dönüşerek sahada uygulanmasını daha kolay hale getiriyor.
152 cm genişliğinde ve 162 cm uzunluğundaki ambulansın tasarımı ve üretimi 1.200 dolara mal oluyor. Tüm malzemeler yerel kaynaklardan tedarik edildiği için, onarımda hiçbir sıkıntı çekilmiyor. Şu aralar Okoa, aracın halihazırda sağlam olan süspansiyonunu, arazideki yol tutuş kabiliyetini daha da artıracak şekilde iyileştirmeye çalışıyor.
Yola çıkmaya hazır hale gelen motosikletler hastaları taşımak üzere eğitim almış motosiklet sürücülerine teslim ediliyor. Tasarımın sürdürülebilir karakterini burada da görmek mümkün; zira insanlarla sağlık hizmetleri arasındaki bağlantı yine yöre halkını odağına yerleştiren bir anlayış üzerinden kuruluyor. Young bu konuda son derece net: “Ambulanslarımız hayat kurtarmak için geliştirilmiş olsa da, bir yandan yerel istihdama katkıda bulunurken bir yandan da mevcut sağlık sistemini güçlendiriyor.”
Bugün 3, Beş Yıl Sonra 250 Motosikletli Ambulans
Şu sıralar Mbeya’da yaşayan insanlara üç ambulans hizmet veriyor. Young, kısa bir süre önce Okoa’nın ambulanslarından birini çağırma ihtiyacı duyan Mbeya sakinlerinden Helena Boniface ile görüşmüş. Boniface’in ciddi bir rahatsızlık geçirmekte olduğunu hatırlatan Young, o günü şu sözlerle özetliyor: “Konuşamıyor, yemek yiyemiyordu. Son derece şiddetli bir ishali vardı ve sağlık durumunun çok daha kötüye gideceği endişesini taşıyordu.” Aynı zamanda hamile olan Boniface bebeği için kaygılanıyordu. “Helena, yerel ambulansın sevk görevlisi Mama Rosie ile irtibata geçti ve sonuçta hastaneye zamanında ulaştırıldı.” Hem bebeğinin hem de kendisinin sağlığını bu şekilde güvence altına alan Helena ileride doğuma da bu ambulanslarla gitme kararı almış. Okoa Projesi’nin “Minik seferlerle hayat kurtarmak” şeklinde belirlediği misyonu destekleyen anekdotların belki de en güzeli bu.
Mbeya’daki üç ambulans bugün 5.000 kişiye hizmet veriyor. 2020 ortasında Tanzanya ve Gana’da hizmet veren toplam ambulans sayısı 13’e ulaşacak. Ekip, önümüzdeki beş yıl içinde 750.000 ila 1.250.000 insana hizmet götürecek 250’den fazla motosikletli ambulans üretmeyi planlıyor.
Young, şimdiden Okoa Projesi’nin bir sonraki projesine kafa yormaya başlamış bile. “Tanzanya’ya son gidişimizde, çalıştığımız yörede yaşayan bir adam için özel bir tekerlekli sandalye yapımına destek verdik,” diyor. “Bu proje, insanlara yenilikçi teknolojilerle ne şekilde yardımcı olabileceğimiz hususunda birçok yeni fikrin fitilini ateşledi.”